13 Temmuz 2015 Pazartesi

PORSELEN

Yakın zamanda,
Eskiye dair merak dallanıp budaklanıp,
İçerisine porselen merakını alıverdi,
Artık rutinime binen bazı ayrıntıları,
Diğer bir çok şeyde yaptığım gibi bu merakımda da yaparak rutinleştirdiklerim yani,
Aslında içimde ışınsal sancılarla aşk kıvamında olanın detaylar olduğunu hatırlayarak,
Bari porseleni unutmadan kaydedeyim dedim.
Çok sevmek ve aşk gibi tanımlar olsa bile illa ki en baş ile son arasında her şeyi bilmek isteği var.
Pek çok okudum porselenle ilgili,
İçerindeki  maddelerden fırınlanmasına, nerelerde neden çok yapıldığına, koleksiyonerlerine ( ne hoş kelime değil mi koleksiyon erleriJ (gerçi sözlükte geçmiyor ama J)), markalarına, damgalarına, sahtelerine varana kadar.
En çok hoşlandığım detay ismi ve yanlış bildiğim bazı terimler,
Önce ismi,
Portekizli denizciler çin de gördükleri bu beyaz şeyleri sedeften yapılma zannıyla aralarındaki renksel benzerlikten ötürü istiridye olarak adlandırmışlar, Latince, porcellus..
Yüzümdeki tebessüm, bilmem ne zaman istiridyeyi dişi domuz yavrusunun cinsel organına benzetip de ona dişi domuz yavrusu anlamında porcellus  diyen kişinin yüzünün bunca nefaset bir şey olan porselene sayesinde dişi domuz yavrusu dendiğini duysa alacağı haledir.
Yanlış bildiklerimin en baba cehaletine gelince,
Bone chinaJ
Senelerce kelimeleri sadece ses olarak algılayıp bu tabirin çin porseleni olduğunu sanmışımJ
Hadi china neyse de peki ya bone a ne demeliJ
Bildiğin kemik işteJ nerede porselen kemiğin içinde mi saklıJ
Çok eğlendim bunları okurken benJ
Bu arada içeriğinde kemik tozu ( %50-65 oranında fosfat içeren) bulunan yumuşak ve ince, kaolin içeriği az olduğundan kütleleşmesi daha düşük sıcaklıklarda sağlanan ve darbe dayanıklılığına ulaşamayan, renk alternatifi fazla olup özellikle İngiltere de üretilen  porselenmiş bone china, yani bu çeşidin ticari adı buymuş…
Meşhur markalar var bir de kendime güldüğüm..
Kaolin rezervlerinin bol olduğu yerlerin  isimleriyle anılan fabrikalar yani markalar. Nedense bu ayrıntı da hoşuma gitti. Sevres , limoges Fransa da kasabalarJ gerçi limoges ismi havilland sız olmuyor, bu da ayrı hoş detay, sen tut bir Amerikalı adam gelsin Fransa da limoges da porselen devi olsunJ
mesela deli gibi takip ettiğim porselen satıcıları bir ürün için “limoges” dediklerinde hala anlamıyorum limoges da bir fabrika üretimi mi yoksa havilland ın fabrikasından mı, adı limoges olunca yani bir marka değeri olup olmadığını yok yok bana uzak henüz ayırd edemiyorum. Hele bir de el boyamasını yapanların ismi de işin içine girince…
Belki de böyle bir ayırım yok benim hayal gücüm fazla uçmuş da olabilir.
Aynı karışıklığım bavyera dediklerinde de oluyorJ
Almanya da eyalet sistemi olduğunu , 16 eyaletten oluşan bir fedaral cumhuriyet olduğunu da bu porselenciler sayesinde öğrendim ya aferim bana!
Şimdi bu kardeşler bavyera dediklerinde bir markayı mı kastediyor yoksa gene kaolin bolluğu yaşayan bavyera bölgesinden herhangi bir fabrika imalatını mı? Bence çoğu bunu bilmiyor. Yada ben gene uçuyorumJ
A tabi Meissen veya Dresden ve sevres  dediklerinde iş başka! Alman gülleri!
Güzel detaylardan bir kaçı daha geldi Meissen deyince aklıma,
Sert porselen yapımının sırrını çözen bir kimyacı hikayesi meselaJ hikayeler internette bir dolu. Beni ilgilendiren kısmı adamın birinin çin porselen koleksiyoneri olup bu merakının çok pahalıya patlaması sonucunda bir kimyagerin Avrupa ya sert porselen yapımı sırrını kazandırmış olmasıJ
Tabii meissen okumalarım sırasında karşılaştığım, beni biraz da üzen (“hikayesi olan şeyler” saplantımdan ötürü) ama bir o kadar etkileyen yazı var,olay şu;
 “Koleksiyoner aldığı objenin hamuru,sırrı,dekorasyonu ve markasını inceleyerek bir karara varmalıdır.Obje için anlatılan saçma öykülere inanmamalı ve satıcıdan yazılı bir garanti belgesi almalıdır.”
Aman neyse işte, son olarak Osmanlının porslene merakı var meissen le ilgili,
Adamların iyi müşterisiyiz amma damgaları çift kılıç görsel olarak haca benziyor diye mızmızlanıyoruz,
Eh “sizin dininiz size, benim dinim bana” yı bilmeseler de parayı biliyorlar, Osmanlıya verdikleri malların damgalarını değiştiriveriyorlar, Merkür asası( o nasıl bişeyse) veya uçurtma motifineJ
Sevres in de Osmanlı ile bir alakası var ama yıldız çini fabrikasının 1894 depreminden sonraki evresinde sevres ustalarının getirtilmeleri konusu dışında henüz çözemedim.
Porselenin kraliçesi, Macar herend ve hollohaza -imiş-
Buradaki detayım isim kaynaklı,
Çok tatlı değil mi kulağa gelen ses,
Herend
Hollohoza
J
İsmindeki ses güzelliği bir diğeri, lomonosov, ve rus porselenleri.
Doğrusu daha öyle çok detaylar var ki benim detaycılığımı bile aştı.
Adının kaynağını unutmaya çalışıyorum, o kelimenin çocukluğumdan beri içerilerde bir yerlere naif dokunuşları var.
Benim için bu sonsuza dek değişmeden kalabilme potansiyelindeki doğa ile insan sanatının ayrılamayan sonucu zarif ama bir o kadar da güçlü olan “şey” bir “kadın” edasında.
Aynı şeyi hissetmiş olsalar gerek ki bir zamanların kralları, soyluları olmuş hep fabrikaları destekleyen.
Ve bence,
İnanılmaz bir döngü var porselende,
Kaos dolu döngüsü,
Tıpkı kendisi gibi döngü de
“sonsuza dek değişmeden kalabilme potansiyelinde”















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder